“İnovasyon ve sadeleşme ile dev şirketlerin başaramadıklarını daha küçük organizasyonlar başarabilirler”

SAP İnovasyon Zirvesi, sektörün önde gelen isimlerini katılımcılarla buluşturdu. Birbirinden ilginç konuların ele alındığı etkinlik kapsamında biz de SAP Türkiye Genel Müdürü Zeynep Keskin ve SAP Satış Direktörü Musa Zorbozan ile inovasyon eksenli bir söyleşi gerçekleştirdik.

Zirveyi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Zeynep Keskin: Bugünün konusu inovasyon ve biz de tüm dikkati çekebilmek için bugün de farklı araçlar, farklı hikayeler kullanmayı tercih ettik. SAP’nin temelinde inovasyonun gücü büyük bir yer tutmakta. SAP aslında inovasyonu sadece kendi için yapmıyor. Kurumlar için de, onları işleyişini kolaylaştırmak, sadeleştirmek için de kafa yoruyor, enerjisini bu noktaya yoğunlaştırıyor. Bugün de inovatif olmanın ip uçlarıyla beraber bu bakış açısının kurum için nasıl kültüre dönüştürülebileceğini, nasıl sürdürülebilir inovasyon oluşturulabilir bunları ele aldık.

SAP son yıllarda çözümlerinde sadeleşme kavramı üzerinde durmakta. Bununla ilgili neler söyleyebilirsiniz?

Musa Zorbozan: Sadeleşme aslında bir gereklilik. Söylemesi kolay olsa da yapabilmesi o kadar kolay bir şey değil. Bizim için sadeleşmenin temeli HANA platformumuz sayesinde oldu. Bu platform 3-4 sene ilk lanse edildiğinde herkes SAP’nin sadece veri tabanı pazarına gireceğini sanıyordu. Fakat biz bu günleri görmüştük. Bugün de bahsettiğim gibi fonksiyonelliğin artarken karışıklığın azaltılması gerekiyor. Bizim amacımız bunu kurumsal yaşama entegre edebilmek. Bir CFO gözünden bakıldığında dönem kapanışını 3 günde gerçekleştirebilmek ya da kar-zarar bilançosunu gerçek zamanlı alabilmek çok önemli ve SAP bunu başarmakta. Bunun için de departmanlar arasındaki iletişimi sadeleştirmeniz, çalışanların hayatlarını kolaylaştırmanız lazım. SAP tüm bilgi birikimini yeniden gözden geçirerek nasıl daha sade hale getireceğini ve ihtiyaçlara gerçek zamanlı nasıl cevap verebileceğini amaçlamakta.

SAP çözümleriyle yeniş girişimcilere ne gibi avantajlar saplayabilir?

Zeynep Keskin: SAP, start-up inisiyatifinin temelinde kolay, hızlı ulaşılabilir teknoloji yatıyor. Bulut üzerinden sağladığı imkanlarla yeni girişimlere büyük kolaylık sağlıyor. Kendi ortamları üzerinde gelişen projelerde bir sinerji yakalıyor. Eğitim olanakları, mentorship gibi her anlamda besleyecek yaklaşımlarla SAP dünyada binlerce start-up desteklemekte. Türkiye’de de desteklediğimiz birçok girişimci var ve bunun çok inovatif çözümlere dönüşeceğine inanıyoruz. Onların bu şekilde belki de dev şirketlerin başaramadıklarını daha sade organizasyonlarla niş bir alana ulaşarak başarabileceğini düşünüyoruz.

“Yaptığınız ürüne aşık olup, “neden” sorusunu sormayı unutursanız o noktada inovasyonu kaybedersiniz.”

 

Türkiye’deki yeni girişimciler bu fırsatın farkında mı?

Zeynep Keskin: Olmayan çok girişimci var. Bizim amacımız mümkün olan her platform ile onlara ulaşmak. Üniversitelerin bunun için çok önemli bir mesaj köprüsü olduğunu düşünüyorum. Sadece SAP’nin değil, iş dünyasının üniversitelerle çok yakın çalışması lazım ki üniversite sonrası hemen hazır olabilecek bir işgücüne sahip olabilelim.

Bunun yanında birçok iş ortağımız ile var olan ekosistemimiz ve oluşturduğumuz platformlar ile birçok endüstride derine inerek orada da etkinlikler yapıyoruz. Bence bizim gibi kurumların odaklanması gereken konulardan biri bu. SAP olarak 25 endüstriye odaklanıp onların lisanını konuşuyoruz. Bu bize yeni girişimcilerle hızlı iletişim kurma ve onlara nokta atışı yapma imkanı vermemizi sağlıyor.

Türkiye’de çalışan yerli şirketler bu çözümlerin farkında mı?

Zeynep Keskin: Türkiye’de SAP sadece ERP portföyüyle yüzde 40’ın üzerinde bir pazar payına sahip. ERP ile biz şirketlerin omurgalarını oluşturuyoruz ve Türkiye’de yaklaşık 1200’e yakın kurum ile çalışıyoruz. Baktığınızda SAP bir meslek aslında çünkü o alt yapıyı, o know-how’ı, o teknolojiyi kullanmak farklı bir meslek oluşuma sebep oluyor. Birçok KOBİ bu dönüşümü başlatmış durumda, kamu şehircilikte, belediyecilikte olsun bu dönüşümün farkında. Hal böyle olunca mesajlarımız da yerini buluyor. Tabi ki gidecek daha çok yol var ve ben durumun kazan-kazan durumuna dönüşebileceğini düşünüyorum.

 


MusaZorbozan

Tedarik zincirinin sadeleşmesiyle gelen kazanımlardan bahsettiniz. Bunu biraz açabilir misiniz?

Musa Zorbozan: İlk kez geçen sene Çin’in satın alımları Amerika’nın satın alımlarını geçti. Bundan 10 sene ‘sadece sahte mallar yapıyorlar’ derken bugün dünya devleri üretimlerini Çin’de gerçekleştirmekte. Bu orada kalitesiz işçilik yapılıyor anlamına gelmiyor. Önemli olan doğru tedarik kaynaklarını kullanıp süreci sadeleştirmek ve döngüyü yönetebilmek. Ben aradığım ürünü hangi tedarikçiden, ne zamanda, doğru olanı seçerek alabilirim? Bunun resmini görebilmek çok önemli. Yani ben siparişi girdiğim anda tedariği hangi üretici yapacak, ürün nasıl gelecek, ürün mevcut mu değil bu ve benzeri bilgileri sadece tek tuşla anında görebilmek. Bunu mesela Apple inanılmaz yapıyor. Sadece bir gün içerisinde tüm döngüyü masanın üzerine koyabiliyor.

Biz de veri tabanı şirketi olarak hayatımızı sürdürmedik 40 sene. Ne zaman farklı alanlarda bizim hızımıza erişebilecek bir teknoloji diğer tedarikçiler tarafından üretilemedi, o noktada biz, o alana da girdik ve kendi teknolojimizi üretmeye başladık. Rakiplerimizin bu noktaya gelebilmesi için bile bizim teknolojilerimizi kullanmaları gerekmekte.

 

Bu farkı yaratan ne?

Musa Zorbozan: Müşteri talepleri. Müşteri ve pazar talepleri neyse biz onların önünde koşmalıyız.

Zeynep Keskin: Müşteri talepleri yanında SAP, inovasyonu da şirket kültürü haline getirmemiz. SAP, “neden ve neden olmasın?” ikilemini çok iyi kullanan bir şirket. Bu nedenle hem kendi inovasyonlarında hem satın almalarında bu sadeliği yakalayabilmiş bir şirket.

Yaptığın ürüne aşık olup, “neden” sorusunu sormayı unutursanız o noktada inovasyonu kaybedersiniz. Örneğin telefonda benim amacım fotoğraf çekmek değil, çektiğim fotoğrafı sevdiklerimle paylaşmak. Ya da sadece konuşmak değil, sevdiğim insanları o anda duymak paylaşmak. Bu soruları doğru cevaplayabildiğinizde inovasyon da geliyor.

 “İyi bir ürünle satış yapılmaz, iyi bir enerji aktarımı ile satış yapılabilir.”

Zeynep Keskin: SAP Türkiye çalışanlarının yüzde 63’ü ‘Y kuşağı’. Buradan müthiş bir enerji çıkıyor. Şirketler bence farklı renkleri içeren kişileri çekip çıkarabilmeli. Çekip çıkardıktan sonra da o renklerini gösterebilecekleri bir ortam yaratmalısınız. Bizim için çeşitlilik çok önemli. İki sene öne EMEA’da “Diversity” ödülünü bu sene de “Great Place to Work” ödülünü aldık. Kadın çalışan oranımız çok fazla, ortalamaların üzerindeyiz. Çeşitlilik elbette sadece kadın-erkek ayrımı değil, farklı kültürden, farklı eğitim alanlarından gelen, farklı görüşleri olan insanları bir arada buluşturmalısınız. Yelkencisinden, koşucusuna, opera sanatçısından, bisikletçisine o kadar renkli kişilikler var ki bu doğal olarak inovatif düşünceye dönüşüyor. Biz satış şirketiyiz ve ancak enerjiyi başkasına aktarabilirseniz satış yapabilirsiniz. İyi bir ürünle satış yapılmaz, iyi bir enerji aktarımı ile satış yapılabilir. Biz de onu yakalamaya çalışıyoruz.

SAP, Türkiye’de bir global yazılım şirketi olarak ilk defa yatırım yapan şirket olarak inovasyon merkezini açtı. İnovasyon merkezimiz şu anda Teknopark’ta ve 50 kişi çalışmakta. Bu sayı iki sene içerisinde 300 kişiye çıkacak. Bu kadro Türkiye’nin belli başlı üniversitelerinden yeni mezun olmuş yazılım geliştiricilerinden oluşmakta. Bu 50 genç, şu anda SAP’nin global ürün listesine giren ve girmekte olan tüm dünyada satılacak olan beş ürünü geliştiriyorlar.

SAP, inovasyonu tek başına yapmanın derdinden değil. İnovasyonu paydaşlarımızla yapmak istiyoruz. Geliştirdiği her ürün aslında bir müşterisinin bir hayalini bir problemini çözmeyi hedefleyen bir ürün. Onlardan aldığı geri besleme ile ürün döngüsü devam ediyor.

Türkiye’ye baktığımda müthiş bir genç nüfusa sahip olduğumuzu görmek beni heyecanlandırıyor. Çok yaratıcı bir genç nüfusumuz var ama yeterince tetiklenmiyor. Burada gidecek yolumuz olması beni çok heyecanlandırıyor. Türkiye bu heyecanı doğru kullanır, doğru malzeme ile beslerse aşırı olgunluk problemi olan birçok ekonomin önüne geçebilir.

 

 

 

 

Leave a Reply