2022’de ayda en az 5000 TL kazandıracak yöntem

Herkes internetten para kazanmanın farklı yollarından bahsediyor. Bunların çoğu, etkinliği çok düşük olduğu için çok az para kazandıran ve uğraştığınıza değmeyecek işler.

Video izlediniz, anket doldurdunuz diye kimse size 20 kuruştan fazla ödemez. Bu yöntemleri anlatan web sitelerini okumaya bile zaman harcamayın.

Peki internetten çok para kazanmanın yolu ne?

Mesela internetten ayda düzenli olarak en az 5000 TL kazanılabilir mi?

En azından kiranızı ödeyecek bir ek gelir yaratmak ya da öğrenciler için harçlığını çıkarmak hiç de sandığınız kadar zor değil.

Kazandığı milyonlarca doların neredeyse hepsini internete borçlu olan biri olarak açıklıyorum:

Para kazanmak için, birilerine para kazandırmalısınız.

Çok kazanmak için, çok kazandırmalısınız.

Ben milyonlarca dolar kazanmak için başkalarına (müşterilerime) direkt olarak onlarca milyon, dolaylı olarak da (onların tedarikçileri, platformlar, aracılar, üreticiler, taşıyıcılar vs.) yüzlerce milyon dolar kazandırdım.

Elbette size bu yöntemle milyoner olacaksınız demiyorum. Ben bu işlere çok kafa yordum, çok zaman ve para harcadım, yüzlerce deneme-yanılma sonrasında, 20 yılda bu noktaya geldim.

Size bana milyonlar kazandıran en karlı yöntemi öğretmeyeceğim. Çünkü o çok zor, zaman alıcı ve pahalı bir yöntem. Anlatsam da yapamazsınız ve işinize yaramaz. Ancak onlarca kişilik bir ekibin yönetebileceği büyük ve pahalı bir operasyondan bahsediyoruz.

Size kolay, hiç sermaye gerektirmeyen ve hızlı başlayabileceğiniz yöntemi anlatacağım.

Ama zaten mutlu, huzurlu bir hayat için mutlaka milyoner olmak gerekmiyor. Ayda 5000 TL ek gelir, bugün Türkiye şartlarında herkese faydalı olabilecek bir miktar.

Peki bunu nasıl yapacağız?

Onlarca yolu var ama başkaları gibi hepsini sayarak kafanızı karıştırıp, işinizi zorlaştırmayacağım.

Hiç cazip olmayan, ama yazıyı uzatmak için listelenebilecek onlarca yöntem de üretmeyeceğim. Çünkü bu yazının işinize yaramasını istiyorum. Zaman, en değerli şey.

En basit tek bir yöntemden bahsedeceğim:

Küçük işletmelere müşteri bulmak.

Türkiye’de TÜİK istatistiklerine göre 3.2 milyon adet küçük şirket var. Bunların hepsinin müşteriye ihtiyacı var. Dolayısıyla, daha ilk günden 3.2 milyon potansiyel müşteriniz var. Çünkü internetten para kazanma peşindeyiz, bu şirketlerle aynı şehirde olmanız bile gerekmiyor. Telefonu olan her işletme, müşteriniz olabilir. İnternet sitelerinin bile olması gerekmiyor.

Gelelim onlara nasıl müşteri bulacağımıza.

Google’ı kullanacağız. Çünkü müşterilerimizin müşterileri Google’ı zaten kullanıyor. Ürün ve hizmet arıyorlar. Ve bunları Google’da ilk sıralarda çıkan işletmelerden satın alıyorlar.

İşte iş bu: Aramalarda ilk sıralarda çıkan işletme olmalarını sağlayarak, onlara müşteri kazandırmak.

Bunun bir benzerini 2007’de Uygunteklif markasıyla yapmıştım. Ama onları ilk sıraya çıkarmak yerine kendi sitemi çıkarıp, bana ulaşan müşteri bilgilerini onlara satmıştım. Bu işten yüzbinlerce TL kazandıktan bir yıl sonra siteyi bir teknoloji şirketine sattım. O haberi de aşağıdaki sitede arayıp bulabilirsiniz.

Teker teker müşterileri satmaktansa, onları ilk sıralara çıkarma hizmetini bir kerelik satmak daha kazançlı. Ve bu yazıda anlatacağım yöntemle, bunu yapmak eskisine göre çok daha kolay.

Ben Uygunteklif’i kurduğum dönemde reklam vermek durumundaydım ve bu sürekli harcama yapmayı gerektiriyor. Bugün anlatacağım yöntemde ise bu şart değil. Hatta işi kendiniz yapmak zorunda bile değilsiniz.

Yalnız, burada bir ayrıntı var. Teklifimizi olabildiğince cazip hale getirmemiz gerekiyor, ki reddedemeyecekleri bir teklif haline gelsin.

Bunu nasıl yapacağız?

Onlara Türk müşteri yerine yabancı müşteri kazandırarak. Yani, döviz kazanacaklar.

Halen yabancı müşterileri varsa bile bunu artırıp, daha fazla dolar ve euro kazanma olanakları olacak.

Sizi ayrıntılara boğmayacağım ama bilmeniz gereken bir şey var. Türkiye’dekinin aksine, Amerika’da (ve muhtemelen Avrupa’da da) insanlar çevrelerinde bir ürün veya hizmet aradıklarında Google Maps’e başvuruyorlar. Ben de New York’ta günlük hayatımda maps’i her gün kullanıyorum.

Ayda 154 milyondan fazla kullanıcıdan bahsediyoruz. İstatistikler şöyle:

Dolayısıyla bir turist ya da Türkiye’de yaşayan bir yabancı, bu alışkanlığını sürdürüyor. İstanbul’da gezerken bir kahvaltı mekanı aradığında telefonuna elbette İngilizce “breakfast” yazıyor, “kahvaltı” değil.

Breakfast aramasında çıkan sonuçlarla, kahvaltı yazınca çıkanların farklılığına bakın. Aynı noktada yapılan iki aramada, turistin kendi dilinde ulaşabildiği mekanlar dolarları götürüyor. Türkçe arama yapmasını bekleyen mekanlar, döviz harcayanlar için yoklar. Bu mekanlar ne kaçırdıklarını bile bilmiyor.

Yeriniz Sultanahmet’teyse bu sorunu yaşamayabilirsiniz. Ama turistik olmayan alanlarda ve otel ve restoran gibi olmayan iş kategorilerinde durum çok fena. Türkiye’de yaşayan bir yabancı için koca İstanbul’da sadece 8 çilingir var! Çünkü it’s locksmith! Not çilingir!!!

Böyle yüzlerce örnek vermek mümkün. Emlakçıdan kuru temizlemeciye, tadilattan ev temizliğine, döviz bürosundan berbere, onlarca iş yerini Google Maps’te bir Türkçe, bir de İngilizce arayın.

Sadece Türklere hitap eden iş yerleriyle, turistlerin de bulabildiği yerlerin kazanç farkını düşünün. İkincisi iseniz, ortalama fiyatlarınızı yükseltebilirsiniz. Aldığınız bahşişler bile dolarla olur. (Amerikalılar hemen her zaman bahşiş verirler ve o bile kişi başı en az 100-200 TL demek.)

Türkiye’de, sırf yukarıda anlattıklarımdan haberdar olmadığı ya da bu durumu nasıl tersine çevireceğini bilmediği için dolar kazanma olanağını kaybeden yüzbinlerce küçük işletme var.

İşte onların bu sorununu gidereceğiz. Bu maalesef Google’daki işletme profiline yalnızca birkaç İngilizce sözcük eklemekle olmuyor. Daha fazla ayrıntısı var. Çünkü Google uzaklığa, arama/tıklanma oranına, tıklayanların haritadaki işletme profilinde kaç saniye harcadığı gibi pek çok ayrıntıya bakıyor ve bu verilerin manipüle edilmesi gerekiyor. Tekniğine girmeden, sonucu göstereyim. İlk fotoda, haritada bir arama teriminde yoksanız GMB (Google My Business) panelinizde göreceğiniz tablo: KIPKIRMIZI.


Sonra zanaatimizi konuşturuyoruz ve kısa bir sürede aynı sözcük için aynı bölge yemyeşil oluyor. Müşteriler için önce yok iken, sonra birden var hale geliyorsunuz. Bir Amerikalı diş hekimi için “yirmi yaş dişi” aramasında yapılan çalışma sonrası o bölgenin tamamında müşterlerin karşısına çıkmaya başlıyor:

İnternette arama yapan tüm müşterilere, ya da yalnızca tesadüfen kapınızın önünden geçen müşterilere hizmet vermek. İkisinin arasındaki uçurum her geçen yıl artıyor.

Bunun nasıl yapıldığını size uzun uzun anlatmayacağım. Çünkü bunu okumak, anlamak, uygulayarak öğrenmekle haftalarca, aylarca uğraşmak istemediğinizi biliyorum. Siz internetten “paranın gelmesi” kısmıyla ilgileniyorsunuz, “kazanılması” kısmıyla değil.

Merak ediyorsanız Google’da GMB ranking diye arayabilirsiniz. Bu arama terimiyle birlikte, size bu sayfada şimdiye kadar verdiğim bilgi bile size onbinlerce lira kazandırabilir. Ve meraklıysanız elbette öğrenip uygulamakta serbestsiniz. Deneyimim, bunu yapacak olanların binde beşi geçmeyeceğini gösteriyor.

Peki kalan 995 için ne yapıyoruz? Bu yazıdan ücretsiz olarak öğreneceğiniz çok değerli bir diğer şey, Türkiye’de birine nasıl hizmet satabileceğiniz olacak.

Birazdan okuyacaklarınızı keşfetmek 20 yılımı aldı. Şaka değil. Türkiye’de hizmet satışında çalışmış herkes söyleyeceklerime kefil olacaktır. Siz bu 20 yıllık deneyimi 2 dakika sonra sindirmiş olacaksınız.

Bu yöntemin adı, “Kanırtarak satmak.”

Müşteriler, satıcıları her zaman kanırtır. 100 TL’lik bir şey almak için size 1000 TL’lik efor harcatırlar ve bundan adeta zevk aldıklarını düşünmeye başlarsınız.

Bunu aşmanın tek yolu var. Onları kendi silahlarıyla vurmak. Yani kanırtılmak yerine, kanırtmak.

Biz Türk insanı olarak, egomuzu ön plana koyuyoruz. Sonunda fayda elde edecek bile olsak, birinin bize bir hizmet satmaya kalkması nedense gururumuza dokunuyor. O kişinin bize o hizmeti verebilmesi, veren adına adeta bir lütuf. Bunun için bizden para talep etmeye cüret etmesi bizi yaralıyor, gururumuzu kırıyor. Gururumuz, fayda elde etme isteğimizin önünde.

Bunları bizi kötülemek için yazmıyorum. 20 yıl Türkiye’de hizmet satmış biri olarak, ve kendimi de bu kültürün dışında tutmadan, deneyimimin sonucunda oluşan bir gözlemimi paylaşıyorum. Siz böyle biri değilseniz zaten bunu okuyunca alınmaz, bozulmazsınız.

Peki kanırtarak nasıl satacağız? Yani kanırtmanın satışta karşılığı ne?

Çok basit:

Ego ve gurur, irrasyonel (mantık dışı) şeyler. Siz “Türkiye’de pek çok yabancı müşteri var. Google Maps’te arama yaptıklarında sizi bulamadıkları için bunlardan kazanacağınız dövizden mahrum kalıyorsunuz. Biz bu durumu düzeltebiliriz. Bedeli de şu kadar.” dediğinizde mantığa hitap ediyorsunuz.

Siz bunları anlattığınız sırada karşınızdakinin zihninde canlananlar sizce ne?

“Yabancı müşteri, dolar kazanma, artan gelir, bunun karşısında makul bir bedel…” Bunlar mı?

Hayır, hiç ilgisi yok.

“Kim bu şimdi ve ne zırvalıyor? Nasıl bir yeni dolandırma biçimi bu? Adama bak, bir de utanmadan para istiyor. Nasıl terslesem de bu akşam arkadaşlara anlatınca kahkaha atacakları kadar madara etsem?”

Bunlar ve benzerleri. En ufak bir şüpheniz olmasın.

Peki nasıl kanırtacağız?

Önce arama yapıp, iş yerinin İngilizce sonuçlarda çıkmadığını gösteren ekran görüntüsünü kaydedeceksiniz.

Ama hizmeti satmaya çalışmak yerine, ya iş yerine giderek ya da telefon ve email ile ulaşıp işletme sahibine şöyle diyeceksiniz:

“Bakın iş alanınızı İngilizce yazınca bu kilometrelerce uzaktaki işletmeler bile çıkıyor. Ama siz, en azından kendi bölgenizde ilk sırada olmanız gerekirken, haritada hiçbir yerde yoksunuz. Biz bilgi birikimimizi ve teknolojimizi kullanarak burada sizi ilk sırada çıkar hale getireceğiz. Bunun için baştan bir talebimiz olmayacak. İşi ücretsiz yapıp, sonucu göstereceğiz. Memnun kalırsanız, bize bir kerelik 200 dolar ödersiniz.”

Burada anahtar terim: “Memnun kalırsanız.

Karşı tarafın savunmasını indirip, sizi avlanacak keklik olarak görmeye başlamasını sağlayacak olan bu.

Çünkü “Memnun kalmazsan ödeme yapma” demiş oldunuz. Evet diyerek kaybedeceği hiçbir şey bırakmadınız.

Memnuniyet, somut bir metrik değil.

Müşteri “Tespitlerimize göre oldukça memnun kalmışsın, haydi şimdi borcunu öde” diyemeyeceğimizi biliyor.

O yüzden, karşımızdakinin zihninde bu sefer canlananlar şunlar:

“E iyi, benim için bedavaya çalışacaklarmış. Çalışsın enayiler. İş bittikten sonra memnun kalmadım derim, olur biter. Zorla para alamayacaklarına göre… Akşam arkadaşlara anlatacak bir enayilik hikayesi çıktı.”

Peki sonra?

En azından yazılı bir “Olur, yapın” cevabı almanızı bekliyoruz. Çünkü pek çoğu ya faydayı göremediği için, ya da “Kesin bu işin içinde benim kafamın almadığı bir kurnazlık var” diye düşünerek sizi reddedecek.

“Yapın bakalım” yanıtı çıkarsa, aşağıdaki hizmet talep formunu doldurarak o işletmenin bilgilerini bize ileteceksiniz. Asistanlarım işlemi ücretsiz olarak yapacak. Siz her gün müşterinin mekanını haritada İngilizce aramaya başlayacaksınız. Sonuçlarda çıkmaya başladığını görünce, bunu kanıtlayan görüntüyü kaydedeceksiniz.

İşi ücretsiz yaptık ve sonuç da aldık diye hemen müşterinin yakasına yapışmayacağız. Önce ve sonra karşılaştırmasını yanyana koyup “İşi başarıyla tamamladık. Artık Google yabancılara sizi öneriyor. Umarız faydalı olur. Yabancı müşterileriniz artarsa lütfen bize haber verin.” diye bir email atacaksınız.

Hala para istemiyor ve müşterinin kafasındaki enayilik hikayesini güçlendiriyoruz. Büyük ihtimalle bu emaile yanıt bile gelmeyecek.

Olumlu bir yanıt, bir teşekkür gelirse karşımızdakinin nezaketi bizi mutlu edebilir, ama beklentileri düşürmekte fayda var. Ama bir mucize olur da ödeme yapma teklifi gelirse, kanırtma adımına gerek kalmadan tahsil edeceğimiz 200 doların 100 dolarını kazandınız bile.

%99 ihtimalle gerekecek olan kanırtma adımına geçiyoruz:

Bir iki hafta bekledikten sonra son bir email daha atıp şunu diyeceksiniz:

“İşletmenizin arama sonuçlarında hala çıktığını görüyoruz. Hatırlarsanız, teklifimiz işi ücretsiz olarak teslim edip, memnun kalmanız durumunda 200 doları sonradan ödemeniz idi. Şimdi karar vermenize ihtiyacımız var, çünkü aynı arama terimi için aynı bölgede başka bir işletme ilk sıraya talip oldu ve bunun için ödeme yapmaya hazır. Biz bunu önce size önerdiğimiz için, diğer tarafa olumlu yanıt vermeyip, tercihi size bırakmayı uygun bulduk. Yerinizi korumak isterseniz aşağıdaki linkten ödeme yapabilirsiniz. Ama artık ilgilenmiyorsanız, haritada çıkmanızı sağlayan çalışmayı geri alıp, diğer işletmeyi ekleyeceğiz.”

Burada şöyle bir risk var: Bahsettiğimiz gibi çalışmayı geri alsak da bu işletme sonuçlarda çıkmaya bir süre daha devam edebilir, hatta hiç kaybolmaması da mümkün. Ama başka bir işletme için aynı çalışmayı daha uzun süre yaparak onu daha üstte çıkarmak bizim için çok kolay.

Kanırtma adımı sonrası işletmecinin kendini tehdit edilmiş hissedip, ters bir tepki vermesi muhtemel. Bu durumda zaten bu kişinin bizim hizmetimiz sayesinde gelirini artırmayı hak etmediğini düşünüp, bir sonraki müşteriye geçmeyi öneriyorum.

Ya da egosunu ve gururunu, işi ücretsiz şekilde başarıyla teslim eden bize değil de, emailde bahsettiğimiz muhtemel bir rakibe yönlendirmeyi seçebilir. O zaman kanırtma yöntemi başarılı olmuş demektir ve en kötü ihtimalle bir pazarlık girişimi sonrasında ödemeyi alırız.

Pazarlık süreci değil, girişimi dedim. Çünkü bir hizmetin değerini bilmeden bedelinde pazarlık yapmak da şişkin egonun sonucu.

Verdiğimiz hizmetin değerinin, birkaç müşteriden bile çıkacak bu bedelin çok üstünde olduğunu biliyor ve 200 doları alana kadar kanırtmaya devam ediyoruz. Yabancı ajanslar bu tür hizmetleri çok daha pahalıya ve bir kerelik değil, aylık düzenli ödemelerle sunuyor, ama burası Türkiye.

Kayıt olmak için formu doldurun:

İnternetten para kazanma
İnternetten para kazanma
İnternetten para kazanma

2 Comments

  1. selman Reply

    bende eğitime katılmak istiyorum

  2. telecomtr Reply

    Yukarıdaki formu doldurun lütfen

Leave a Reply